1 | Translation for Turkish | Türkçeye çeviriniz. | |
1 | Mars is a planet. | Mars bir gezegendir. | |
2 | Deserts are dry regions. | Çöller kurak bölgelerdir. | |
3 | Soil is an invaluable natural resource. | Toprak, son derece değerli bir kaynaktır. | |
4 | The heart is a cone-shaped organ. | Kalp, koni biçiminde bir organdır. | |
5 | The punishment is a cruel act. | Ceza, acımasız bir harekettir. | |
6 | Rheumatic fever is now a preventable disease. | Ateşli romatizma artık önlenebilen bir hastalıktır. | |
7 | Doctor’s bills are an unexpected expense. | Doktor faturaları beklenmeyen bir masraftır. | |
8 | Childhood is the happiest time of life. | Çocukluk, yaşamın en mutlu zamanıdır. | |
9 | Snakes are reptiles. | Yılanlar sürüngendir. | |
10 | Blood is a thick red fluid. | Kan, koyu kırmızı bir sıvıdır. | |
11 | Trasport is another vital factor in tourism. | Ulaşım, turizmde diğer bir hayati unsurdur. | |
12 | The sun is the center of the solar system. | Güneş, güneş sisteminin merkezidir. | |
13 | Middle-aged men who are overweight and suffering from stress | Fazla kilosu ve stresi olan orta yaşlı kimseler | |
are typical victims of heart disease. | kalp hastalığının tipik adaylarıdır. | ||
14 | This is the hall where the last meeting was held. | Son toplantının yapıldığı salon budur. | |
15 | Today is the eight anniversary of our wedding. | Bugün, evliliğimizin sekizinci yıldönümüdür. | |
2 | (Subject + To be + Noun Phrase (NP)) | İngilizce’ye çeviriniz. | |
1 | Gold is a metal. | Altın bir madendir. | |
2 | The lung is an organ. | Akciğer bir organdır. | |
3 | The nucleus is the centre of the atom. | Çekirdek atomun merkezidir. | |
4 | It is a skill deficiency. | Bu bir beceri eksikliğidir. | |
5 | Where are the new facilities? | Yeni tesisler nerededir? | |
6 | A little knowledge is dengerous thing. | Az bilgi tehlikeli bir şeydir. | |
7 | Age is not a barrier to furthering one’s education. | Yaş, kişinin öğrenimine devam etmesi içinbir engel değildir. | |
8 | A hearing aid is not a complete solution to the problem. | İşitme cihazı soruna tam bir çözüm değildir. | |
9 | It’s a very fine example of traditional architecture. | (O) geleneksel mimarinin gayet güzel bir örneğidir. | |
10 | Coffee is the region’s major source of foreign Exchange. | Kahve bölgenin başlıca döviz kaynağıdır. | |
11 | Unemployment and concealed-employment are perhaps | İşsizlik ve gizli işsizlik belki de Türkiye’nin | |
the worst problems in Turkey. | en ciddi sorunları(dır) | ||
12 | What’s the main purpose of the United Nations | Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın | |
Organisation? | esas amacı nedir? | ||
3 | (S + TO BE + Adjective) | (Özne+Olmak+ Sıfat) yapısı kullanarak | |
Tükçeye çeviriniz | |||
1 | The retina is very sensitive. | Retina çok duyarlıdır. | |
2 | The action is legal. | Hareket yasaldır. | |
3 | Her illness is cronic. | Hastalığı kronik(tir). | |
4 | His passport is valid. | Pasaportu geçerlidir. | |
5 | The pain is unbearable. | Ağrı dayanılmaz derecede(dir). | |
6 | Water is necessary for life. | Su, yaşam için gereklidir. | |
7 | Temperatures in the desert are | Çölde hava sıcaklığı/ | |
very high during the day. | sıcaklıkları gündüzleri çok yüksektir. | ||
8 | Poetry is as serious and important | Şiir, felsefe kadar ciddi ve | |
as philosophy. | önemlidir. | ||
9 | From the point of view of health, the town | Sağlık açısından şehir kırsal | |
is not comparable with the country. | bölgeyle karşılaştırılamaz. | ||
10 | We are very concerned about our father’s | Babamızın hastalığından çok | |
illness. | endişeliyiz. | ||
11 | Are you content with the quality of the teaching? | Öğretimin kalitesinden memnun musunuz? | |
12 | This document is important to our case for the defense. | Bu doküman savunma açısından davamız için önemlidir. | |
13 | Children’s bones and organs are very sensitive to | Çocukların kemikleri ve organlarıradyasyona | |
radiation. | karşı çok duyarlıdır. | ||
4 | Translation for English. | İngilizce’ye çeviriniz. | |
1 | Absenteeism is too high. | Devamsızlık çok yüksek | |
2 | The truth of that statement is arguable. | O beyanatın doğruluğu tartışmalı(dır). | |
3 | İs divorce common in your country? | Ülkenizde boşanma yaygın mıdır? | |
4 | The camera and the eye are similar in many respects. | Fotoğraf makinesi ile göz birçok yönden benzerlik gösterirler. | |
5 | This drug is harmful. | Bu ilaç zararlıdır. | |
6 | His views are not very different from mine. | Onun görüşleri benimkilerinden pek farklı değil. | |
7 | Are you eligible for free medical treatment? | Parasız tıbbi tedavi hakkınız var mı? | |
8 | Her courage is worty of the highest praise. | Cesaret en yüksek övgüye değer. | |
9 | Thypoid, paratyphoid, dysentery, polio, viral hepatitis,. | Tifo, paratifo, dizanteri, çocuk felci, viral hepatitis | |
and food poisoning are endemic in the area, and | ve gıda zehirlenmesi bölgede yaygın olup | ||
there are periodic outbreaks of cholera. | belirli aralıklarla kolera baş göstermektedir. | ||
10 | Lip-reading is difficult and requires exstra ordinary attention. | Dudaktan okuma zor olup, aşırı dikkat gerektirir. | |
11 | Wolves are almost non-existent. | Kurtlar artık hemen hemen yok oldular. | |
12 | The accusation is wrong and unjustified. | İtham yanlış ve haksız(dır). | |
13 | Nowadays it is fashionable to say how | Şu sıra hükümetin ne kadar | |
inefficient the government is. | yetersiz olduğunu söylemek | ||
moda oldu. | |||
14 | Many tranquillizers which are widely advertised are not much effective. | Yaygın reklamı yapılan birçok ağrı kesici etkili değildir. | |
5. | Translation for Turkish | Tükçe’ye çeviriniz. | |
1 | The old man is at the point of death. | Yaşlı adam ölmek üzere. | |
2 | Many industrial accidents are due to carelessness. | Pek çok endüstri kazaları dikkatsizlik sonucudur. | |
3 | The labule is outside the skull. | Küçük lob kafatasının dışındadır. | |
4 | The middle ear is between the outer ear and the inner ear. | Orta kulak, dış kulakla iç kulak arasındadır. | |
5 | Today Turkish economy is again at a turning point. | Bugün Türk ekonomisi yeniden bir dönüm noktasındadır. | |
6 | Benz’ first car is now in a museum in Munich. | Benz’in ilk otomobili bugün Münih’te bir müzededir. | |
7 | Are you against children watching TV? | Çocukların TV izlemelerine karşı mısınız? | |
8 | İs the weather in the North very different to that in the South? | Kuzey’in havası Güney’inkinden çok farklı mıdır? | |
9 | This programme is all about nuclear power. | Bu program bütünüyle nükleer enerji konusunda(dır). | |
10 | Dr.Steward is in favour of a low-fat, low cafeine diet for those with oil skin. | Dr. Steward, yağlı ciltliler için az yağlı, az kafeinli diyet taraftarı(dır). | |
11 | We are on your side. | Senin yanındayız.( Seni destekliyoruz.) | |
6. | (S + BE + Prep P) | Özne+Olmak+ İlgeç öbeği yapısı kullanarak İngilizceye çeviriniz. | |
1 | The machine is out of order. | Makine bozuk. | |
2 | He is in good health. | Sağlık durumu iyi(dir). | |
3 | Everything is in good order. | Her şey düzenli(dir). | |
4 | Hats are out of fashion. | Şapkaların modası geçti. | |
5 | We are not at war. | Savaşta değiliz. | |
6 | We are now in a very awkward situation. | Şimdi çok gülünç bir durumdayız. | |
7 | We are all in a deep shock. | Hepimiz derin bir şok halindeyiz. | |
8 | The firm is in financial difficulty. | Şirket mali sıkıntı içinde. | |
9 | The project is still in the planninig stage. | Proje daha planlama aşamasında. | |
10 | He is on a student grant. | Öğrenci bursu alıyor. | |
11 | The heart is about the size of a fist. | Kalp, yaklaşık yumruk büyüklüğündedir. | |
II. “Olmak” eyleminin geçmiş biçimi de | |||
(-dı, -du, -tı, -tu vb.) aynı kalıplarla kullanılır. | |||
a) | Subject +Verb (Was/Were) + Noun | Özne + Eylem (OLUŞ) + Ad Öbeği | |
(Tamlama) | |||
1 | The writter was a woman. | Yazar kadındı. | |
2 | The signature was not a forgery. | İmza sahte değildi. | |
3 | Were you a teacher? | Öğretmen miydiniz? | |
4 | They were scientists. | Onlar bilim adamı idiler. | |
b) | S + WAS/WERE + Adjective | Özne + olmak + sıfat | |
1 | Iwas ill yesterday. | Dün hastaydım. | |
2 | The results were doubtful. | Sonuçlar kuşkuluydu. | |
3 | Was she unhappy? | O mutsuz muydu? | |
4 | They weren’t successful. | Onlar başarılı değildiler. | |
5 | They method was not new. | Yöntem yeni değildi. | |
c) | S + Was/Were + Adverb | Özne + olmak + ilgeç öbeği | |
1 | She was at the universty. | O üniversitedeydi. | |
2 | You were in hospital yesterday. | Dün hastanedeydiniz. | |
3 | The photographs were not in the box. | Fotoğraflar kutuda değildi. | |
4 | My friends were in the garden. | Arkadaşlarım bahçedeydiler. | |
7. | Translate for Turkish | Tükçe’ye çeviriniz. | |
1 | The family were immigrants. | Aile göçmendi. | |
2 | Katy was a difficult child in many ways. | Katy pek çok bakımdan sorunlu bir çocuktu. | |
3 | It was completely my own fault. | O tümüyle benim hatamdı. | |
4 | The interest was thirty per cent a month. | Faiz ayda yüzde otuzdu. | |
5 | He was the producer of several TV shows. | O birkaç TV şov programının yapımcısıydı. | |
6 | Her death was a great grief to him. | Onun ölümü, onun için büyük bir yıkım oldu. | |
7 | He was one of Hollywood’s most enduring and respected actors. | O Hollywood’un en dayanıklı ve saygınaktörlerinden biriydi. | |
8 | That was the initial response to my question. | O sorumun ilk cevabıydı. | |
9 | My last offence was robbery with violence. | Son suçum kuvvet kullanarak soygun yapmaktı. | |
10 | İt was just the restlessness that my mother complained of. | Annemin şikayetçi olduğu şey sadece vesveseydi. | |
8. | (S +was / were + NP) | Özne + was/were + ad öbeği yapısı kullanarak İngilizce’ye çeviriniz | |
1 | The young man was a politician. | Genç adam bir politikacıydı. | |
2 | I was a Beatles fan. | Ben bir Beatles hayranıydım. | |
3 | She was a woman of principle. | O prensip sahibi bir kadındı. | |
4 | It was a rude joke. | Kaba bir şakaydı. | |
5 | It was not my fault. | Benim hatam değildi. | |
6 | It was our first night at Kemer. | Kemer’de ilk gecemizdi. | |
7 | Yesterday was a holiday. | Dün resmi tatildi. | |
8 | She believed that her illness was a punishment for her earlier sins. | Hastalığının daha önceki günahları karşılığı bir ceza olduğuna inanıyordu. | |
9 | His heartbeat was 20 at minute for several hours. | Kalp atışı, birkaç saat için, dakikada 20 oldu. | |
10 | Unemployment was the key issue during the last election. | İşsizlik son seçim kampanyası süresince anahtar bir sorun oldu. | |
9. | Translation for Turkish | Tükçe’ye çeviriniz. | |
1 | The film was boring. | Film sıkıcıydı. | |
2 | The pillow was hard. | Yastık sertti. | |
3 | She was fluent in spanish. | İspanyolca’sı akıcıydı. | |
4 | The venture was not financially successful. | Maceralı iş parasal yönden başarılı olmadı. | |
5 | The government was responsible to the electrote as a whole. | Hükümet, seçmenlerin tümüne karşı sorumludur. | |
6 | She was pre-occupied. | Zihni çok meşguldü. | |
7 | His look was expressive or gratitude. | Bakışı minnettarlık ifade ediyordu. | |
8 | I was not aware of your intention. | Niyetinizin farkında değilim. | |
9 | The teacher was angry with the pupils for talking in class. | Öğretmen, derste konuştukları için öğrencilere kızdı. | |
10 | This system was extremely economical | Sistem, yarı elektrik fiyatıyla çalıştığı | |
because it ran on half-price electricity. | için son derece ekonomikti. | ||
10. | (S + was / were + adj.) | Özne + was/were + sıfat yapısı kullanarak İngilizce’ye çeviriniz | |
1 | The results were tangible. | Sonuçlar akla yatkındı. | |
2 | Her younger daughter was mentally retarded. | Küçük kızı zihinsel özürlüydü. | |
3 | His work was always perfect. | Onun işi her zaman mükemmeldi. | |
4 | The rent on his flat was three weeks overdue. | Dairesinin kirası üç hafta gecikmişti. | |
5 | The leaves were long and prickly. | Yapraklar uzun ve dikenliydi. | |
6 | The quality of the photograhp was poor. | Fotoğrafın kalitesi kötüydü.. | |
7 | I was helpless. | Çaresizdim. | |
8 | His black eyes were full of fury and defiance. | Siyah gözleri öfke ve küstahlık doluydu. | |
9 | Their profit forecasts were over optimistic. | Gelir tahminleri aşırı iyimserdi. | |
10 | It was evident that his faith in the | Hükümete olan inancının | |
goverment was severely shaken. | son derece sarsıldığı açıktı. | ||
11. | Translation for Turkish | Tükçe’ye çeviriniz. | |
1 | I was in London at the time of my father’s death. | Babamın ölümü sırasında Londradaydım. | |
2 | The town was under seige for two months. | Şehir iki ay kuşatma altında kaldı. | |
3 | Half of the letter was in English and rest in frech. | Mektubun yarısı İngilizce gerisi de Fransızcaydı | |
4 | Robert was in his pyjamas. | Robert pijamalıydı. | |
5 | The trouble was in the electrical system. | Sorun elektrik sistemindeydi. | |
6 | He was always on at me about the way I dressed. | Giyiniş tarzımı sürekli eleştiriyordu. | |
7 | The pyrramids were among the seven Wonders of the World. | Piramitler dünyanın yedi harikası arasındaydı. | |
8 | All over efforts to rescue him were in vain. | Onu kurtarmak için yaptığımız bütün çabalar boşunaydı. | |
9 | None of the royal family were in residence at the palace at that time. | Kraliyet ailesinin hiçbiri o sıra sarayda oturmuyordu. | |
10 | Was your teacher in a bad temper in your last lesson? | Öğretmeniniz son dersinde sinirli miydi? | |
12. | ( S + was / were + prep p ) | Özne + was / were + ilgeç öbeği kullanarak İngilizceye çeviriniz. | |
1 | We were all out of breath. | Hepimizin nefesi kesilmişti. | |
2 | We were on holiday in Marmaris. | Marmaris’te tatildeydik. | |
3 | The exhibition was on at the Turco _ British Association. | Sergi, Türk- İngiliz Kültür derneği’ndeydi. | |
4 | Were you for or against the plan? | Planın lehinde mi yoksa aleyhinde miydiniz? | |
5 | I was on call at the hospital. | Hastanede nöbetçiydim. | |
6 | We were out of cigarettes. | Sigaramız bitmişti. | |
7 | I was in insurance for a while. | Bir süre sigortada çalıştım. | |
8 | The project was under discussion last week. | Proje geçen hafta tartışılıyordu. | |
9 | The item was not on the agenda | Madde gündemde yoktu. | |
10 | İran and Irak were at war last year. | Irak ve İran geçen yıl savaşıyordu. | |
İYELİK YAPILARI - İYELİK SIFAT VE ZAMİRLERİ -HAVE; HAS (S) | |||
( S + have / has (got) + complement ) | Özne + have / has (got) + tümleç | ||
Translation has some difficulties | Çevirinin bazı güçlükleri vardır. | ||
My mother has got two sisters | Annemin iki kız kardeşi vardır. | ||
Do you have any brothers or sisters? | Hiç erkek ve kızkardeşiniz var mı? | ||
The company has a reputation for efficiency | Şirket becerisi ile ünlüdür. | ||
Açıklama: | |||
Resmi dilde have, gündelik dilde have/has got kullanılması daha uygundur. | |||
13 | . | Translation for Turkish | Türkçeye çeviriniz. |
1 | We have a higher standard of living than they have. | Onlardan daha yüksek hayat standardına sahip bulunuyoruz. | |
2 | She has lots of fillings. | Pek çok dolgusu var. | |
3 | Television has bad effects on people. | Televizyonun kişiler üzerinde kötü etkileri vardır. | |
4 | Cultures have definite patterns. | Kültürlerin belli düzenleri vardır. | |
5 | He has no ear for music. | (Hiç müzik kulağı yok) Hiç müzik yeteneği yok. | |
6 | The brain has three main divisions. | Beynin üç ana bölümü vardır. | |
7 | She has got a scarf over her head. | Başında bir eşarp var. | |
8 | İron and lead have a high density. | Demir ve kurşunun yüksek yoğunluğu vardır. Demir ve kurşunun yoğunluğu yüksektir. | |
9 | İt has a volume of approximately 6 cc. | Yaklaşık 6 cc. Hacmi var. | |
10 | She has less confidence than I expected. | Umduğumdan daha az güveni var. | |
11 | Goods have little value unless they are in the right place at the right time. | İstenilen yerde ve istenilen zamanda bulunmadıkça malların değeri azalır. | |
12 | Veins have thin walls and are inelastic. | Toplar damarların ince çeperleri vardır ve esneme özelliği yoktur. | |
13 | The oceans have an effect on the climate of adjacent land. | Okyanusların bitişiğindeki kara parçasının iklimi üzerinde (bir) etkisi vardır. | |
14 | Both the eye and the camera have a lens. | Hem gözün hem de fotoğraf makinasının (bir) merceği vardır. | |
15 | The irish have twice as many diswashers as the British. | İrlandalıların İngilizlerin iki katı bulaşık makinası var. | |
14. | Aşağıdaki tümceleri have / has got kullanarak İngilizceye çeviriniz. | ||
1 | I have a good job. | İyi bir işim var | |
2 | The earth has one satellite. | Dünyanın bir uydusu vardır. | |
3 | We have too much spare time. | Haddinden fazla boş zamanımız var. | |
4 | Atmosphere has an altitude of 1300 kilometres. | Atmosfer ortalama 1300 km. yüksekliğe sahiptir. | |
5 | Most plants have green leaves. | Çoğu bitkinin yeşil yaprakları vardır. | |
6 | The Nile has a length of 6690 kilometres. | Nil'in 6690 km uzunluğu vardır. | |
7 | He's got a very soft heart. | Çok yumuşak kalpli. | |
8 | you have no alternative. | Başka seçeneğiniz yok. | |
9 | The news reader has got a bad cold. | Haber spikeri nezleli. | |
10 | We have more confidence , in the future than thay have. | Geleceğe güvencemiz onlardan daha fazla. | |
11 | Deserts have very little rainfall. | Çöller pek az yağış alır. | |
12 | I've got terrible toothache. | Dişim fena halde ağrıyor. | |
13 | He has very little confidence in himself. | Kendisine pek az güveni vardır. | |
14 | She has very little control over the children. | Çocuklar üzerinde pek az kontrolü vardır. | |
15 | How much fever has she got? | Ne kadar ateşi var? | |
15. | Translation for Turkish | Türkçeye çeviriniz. | |
1 | Her illness is the reason for my coming. | Gelişimin nedeni onun hastalığıdır. | |
2 | Their residence papers are ready. | İkametgah evrakları hazırdır. | |
3 | She could feel her heart beating wildly. | Kalbinin çok şiddetli çarptığını hissediyordu. | |
4 | On the anniversaries of his death, at five minutes past nine on November 10th 1938, all traffic stops and a two-minutee silence is observed. | Ölüm yıldönümlerinde, 10 Kasım günü saat dokuzu beş geçe bütün trafik durur ve iki dakikalık sygı duruşu yapılır. | |
5 | İts mountains are full of minerals. | Dağları madenlerle doludur. | |
6 | His case is being dealt with in accordence with islamic law. | Davasına, şeriat yasasına göre bakılıyor. | |
7 | He's done his best. | Elinden geleni yaptı. | |
8 | The group held its first meeting last week. | Grup ilk toplantısını geçen hafta yaptı. | |
9 | The future is yours, don't let them take it from you. | Gelecek sizindir, onu (elinizden) almalarına izin vermeyin. | |
10 | People don't want to tie their money up for long period. | Kişiler uzun süre(ler) paralarını, bağlamak istemezler. | |
16. | Aşağıdaki tümceleri | Aşağıdaki tümceleri | |
( my, your, his, his, her, its, our, their ) | İyelik sıfatları | ||
( mine, yours, his, hers, ours, theirs ) | iyelik zamirleri | ||
Translation for English. | kullanarak İngilizceye çeviriniz. | ||
1 | Suzan was an old friend of mine. | Suzan eski bir arkadaşımdı. | |
2 | You saw it with your own eyes. | Onu kendi gözlerinizle görünüz. | |
3 | İt is his own fault, not theirs. | O, kendi kabahatiydi, onların değil. | |
4 | A woman who smokes during pregnancy may have her baby too early. | Hamilelik esnasında sigara içen bir kadın çocuğunu vaktinden önce doğurabilir. | |
5 | The plan has succeeded beyond our expectations. | Plan beklediğimizden daha başarılı oldu | |
6 | I took her temperature, and it was 40 degree C | Ateşini ölçtüm ve 40 derece idi. | |
7 | Teachers should try not to smoke in front of their pupils. | Öğretmenler. Öğrencilerinin önünde sigara içmemeye gayret etmelidir. | |
8 | She apologized for her behaviour. | Davranışı için özür diledi. | |
9 | There is mud all over your jacket. | Ceketinizin her tarafında çamur var. | |
10 | Tom's car is more reliable than mine. | Tom'un arabası benimkinden daha güvenli. | |
"S" and "OF" | İYELİK YAPILARI II | ||
( NP + 'S + NP + is / are + comp.) | Tekil ad öbeği + 's + ad öbeği + is / are + tümleç | ||
The boy's coat is very old. | Çocuğun ceketi çok eski. | ||
People's feelings are also important. | İnsanların duyguları da önemlidir. | ||
Eksplanation | Açıklama | ||
1. | (s) canlı adlara eklenir ve -nin, -nın anlamını verir | ||
2. | Tekil adlara (s), çoğul adlara (') eklenir, (s) ile biten adlara ('s) eklenebilir, kimi zaman yalnızca (')eklenir. | ||
Deyimlerde (') ya da ('s) kullanılır | |||
3. | Two weeks' holiday, tomorrow's paper | ||
out of the harm's way vb. | |||
17. | Translation for Turkish | Türkçeye çeviriniz. | |
1 | The patient's anemia is unquestionable | Hastanın kansızlığı besbelli. | |
2 | The mother's condition is serious.. | Annenin durumu ciddidir. | |
3 | The nurse's colleague is on leave. | Hemşirenin meslektaşı izinde (dir) | |
4 | The radiologist's office is open until 7 o'clock. | Radyalog'un muayenehanesi saat 7'ye kadar açıktır. | |
5 | The physcian's office is not comfortable. | Hekimin muayenehanesi konforlu değildir. | |
6 | The patient's complaint is not a good sign. | Hastanın şikayeti iyiye işaret değildir. | |
7 | My brother-in-law's sister is a nurse at Hacettepe University. | Bacanağımın kız kardeşi Hacettepe Üniversitesi' nde hemşiredir. | |
8 | Gamze's brother is a student in a secondary school. | Gamze'nin erkek kardeşi orta dereceli bir okulda öğrencidir. | |
9 | Bill's suitcase is over there. | Bill'in bavulu oradadır. | |
10 | Mrs. Browns husband is very good at math. | Mrs. Brown'un kocasının matematiği çok iyidir. | |
18. | Translation for English | İngilizceye çeviriniz. | |
1 | The childrens clothes are on the table. | Çocukların elbisesi masanın üstündedir. | |
2 | Today's exam is easy. | Bugünkü sınav kolaydır. | |
3 | Our daughter's English is good. | Kızımızın İngilizcesi iyidir. | |
4 | My father - in law's secretary is American. | Kayınpederimin sekreteri Amerikalıdır. | |
5 | My brother's wedding is the reason for my coming. | Gelişimin nedeni erkek kardeşimin düğünüdür. | |
6 | The doctor's office is at 155 St John Street. | Doktorun muayenehanesi 155 St John Caddesindedir. | |
7 | The lawyer's office is very comfortable. | Avukatın bürosu çok konforludur. | |
8 | The worker's wages are high in Germany. | Almanya'da işçilerin ücretleri çok yüksektir. | |
9 | The doctor's responsibility is great. | Doktorun sorumluluğu büyüktür. | |
10 | The attache's son is 12 years old. | Ataşenin oğlu 12 yaşindadır. | |
b) | (NP +of + NP + is / are + Comp.) | Ad öbeği + of + ad öbeği + is / are + tümleç | |
The difficulty of the problem is obvious | Sorunun güçlüğü bellidir. | ||
The invention of fire is very important | Ateşin bulunması çok önemlidir. | ||
İnvestments of a bank are varied. | Bir bankanın yatırımları çeşitlidir. | ||
The history of mankind is full of wars. | İnsanlık tarihi savaşlarla doludur. | ||
Freedom of speech is an ideal of democracy. | Söz özgürlüğü demokrasinin idealidir. | ||
The details of the study were not clear. | Çalışmanın ayrıntıları çok değildi. | ||
19. | Translation for Turkish | Türkçeye çeviriniz. | |
1 | The invention of fire is an important event. | Ateşin bulunuşu önemli bir olaydı. | |
2 | The history of the English language is very important in this department. | Bu bölümde İngiliz Dili Tarihi çok önemlidir. | |
3 | The quality of the goods is very important in commerce. | Ticarette malların nitelikleri çok önemlidir. | |
4 | The needs of people are different from each other. | İnsanların gereksinmeleri birbirinden farklıdır. | |
5 | The visual area of the eye is limited. | Gözün görme alanı sınırlıdır. | |
6 | The transport of cars is not easy nowadays. | Bugünlerde arabaların taşınması kolay değildir. | |
7 | The responsibility of goverment is very important. | Hükümetin sorumluluğu çok önemlidir. | |
8 | Nationalisation of the coal industry is essential in this country. | Bu ülkede kömür endüstrisinin millileştirilmesi kaçınılmazdır. | |
9 | The westren part of Turkey is mountainous. | Türkiye'nin batı kesimi dağlıktır. | |
10 | The members of the club are on journey. | Kulüp üyeleri gezidedirler. | |
11 | The witness of the event is in jail. | Olayı görgü tanığı hapistedir. | |
12 | The life story of the teacher is in the newspaper. | Öğretmenin hayat hikayesi gaztede(dir). | |
13 | The policy of this government is not obvious. | Bu hükümetin politikası açık değildir. | |
14 | The members of the parliament are in Spain. | Parlamento üyeleri İspanya'dalar. | |
15 | The length of the Nile is 6690 kilometres. | Nil'in uzunluğu 6690 kilometredir. | |
16 | The hearth of the computer is the central processor. | Bilgisayarın kalbi, merkezdeki bilgi işleme aygıtıdır. | |
( NP + of + NP + is/ are + Comp.) | Ad öbeği + of + ad öbeği + is / are + tümleç | ||
20. | Translation for English | İngilizceye çeviriniz | |
1 | The translations of these sentences is on a seperate page. | Bu tümcelerin çevirisi ayrı bir sayfadadır. | |
2 | The results of their reseach are not in the report. | Araştırmalarının sonuçları raporda yoktur. | |
3 | The decision of the committee is in favour of them. | Komitenin kararı onların lehinedir. | |
4 | The majority of the teachers are in favour of the decision. | Öğretmenlerin çoğunluğu kararın lehindedir. | |
5 | The object of the research is at the beginning of the report. | Araştırmanın ne hakkında olduğu raporun başındadır. | |
6 | The date of the next exam is on the notice board. | Gelecek sınavın tarihi duyuru tahtasındadır. | |
7 | The list of the names is in the drawer. | İsim listesi çekmecenin içindedir. | |
8 | The address of every hotel in Ankara is in the book. | Ankara'daki her otelin adresi bu kitabın içindedir. | |
9 | The names of all our patients are in this file. | Bütün hastalarımızın isimleri bu dosyadadır. | |
10 | The records of all the students are not in this file. | Tüm öğrencilerin kayıtları bu dosyada değildir. | |
11 | The arragement of the classroom is very important in language teaching. | Dil öğretiminde sınıf düzeni çok önemlidir. | |
12 | The invention of electricity was an important event in the history of man. | İnsanlık tarihinde elektriğin icadı önemli bir olaydı. | |
13 | The discovery of nuclear energy was an important event of our century. | Nükleer enerjinin bulunması çağımızın önemli bir olayıydı. | |
14 | Freedom of speech is an integral part of democracy. | Söz özgürlüğü demokrasinin vazgeçilmez bir parçasıdır. | |
15 | The atomic number of hydrogen is 1. | Hidrojenin atom numarası l (dir). | |
16 | Deficiency of iron is a cause of anemia. | Demir eksikliği bir kansızlık nedenidir. | |
21. | Translation for Turkish | Türkçeye çeviriniz: | |
1 | He borrowed a book of mine. | Benim bir kitabımı ödünç aldı. | |
2 | A friend of John's was at the meeting. | John'un bir arkadaşı toplantıdaydı. | |
3 | A play of Shakespear's is on the Globe. | Shakespear'in oyunlarından biri Globe'da oynamakta. | |
4 | I have read some of Shaw's plays, but none of Shakespeare's. | Shaw'un bazı oyunlarını okudum, fakat Shakespeare'in oyunlarının hiçbirini okumadım. | |
5 | Some friends of my brother's are pilots. | Erkek kardeşimin arkadaşlarının bazısı pilottur. | |
6 | One of their friends is over there. | Onların arkadaşlarından biri oradadır. | |
7 | I met some friends of Hakan's at the cinema. | Hakan'ın arkadaşlarının kimileri ile sinemada karşılaştım. | |
8 | He didn't meet any friends of mine. | O benim hiçbir arkadaşımla karşılaşmadı. | |
9 | Some of his friends are watching TV. | Onun bazı arkadaşları şimdi TV izliyor. | |
10 | I don't need any of Jane's books. | Jane'nin kitaplarından hiç birini istemiyorum. | |
11 | I run into some of her friends. | Arkadaşlarından birkaçı ile karşılaştım. | |
12 | We are getting tired of that bad temper of yours. | Sizin bu huysuzluğunuzdan sıkılmaya başladık. | |
22. | Translation for English | İngilizceye çeviriniz | |
1 | One of my friends is in London. | Arkadaşlarımdan biri Londra'da(dır). | |
2 | I've got some records of hers | Onun birkaç plağı bende. | |
3 | A friend of Fatih's is an electrical engineer. | Fatihin bir arkadaşı elektrik mühendisidir. | |
4 | Öğrencilerin hepsi notlarına sevindiler. | ||
5 | Toplantıdaki insanların çoğu plana karşıydı. | ||
6 | (Bir) arkadaşım olmasına rağmen onu iş için öneremem. | ||
7 | Sizin herhangi bir arkadaşınız benim de arkadaşımdır. | ||
8 | Bütün misafirler Alice'nin arkadaşlarıydı. | ||
9 | Bana problemlerinden söz etme.Yeteri kadar problemim var. | ||
10 | Babamın bir arkadaşı ressam. Bu resmimi o yaptı. |
Tamamını görmek için sayfamızı takip edebilirsiniz..
Takip ettim ama göremiyorum
ReplyDeleteMerhabalar, kısmi sebeplerden ötürü paylaşımın devamı kaldırılmıştır.
Delete